Prof. Dr. Gürsel Aytaç’ın Say Yayınlarından çıkan Genel Edebiyat Bilimi adlı kitap, "sosyal nanoteknoloji"nin bir örneğidir. 2003 yılında yazılan 387 sayfalık bu kitapta geçmişten bugüne bütün edebiyat akımlarına yer verilmiştir.
Kitapta fütürizm, dadaizm gibi tarihte çok kısa bir zaman diliminde görülen, oldukça sınırlı bir etki gücü olmuş ve bugün neredeyse hiçbir etkisi olmayan edebiyat akımları bile yer almıştır. Ancak 20. Yüzyıl boyunca milyonlarca insanı etkilemiş, ülkemizde ve dünyada son derece nitelikli birçok eser örneği olan “toplumcu gerçekçilik” akımı, bu listeye konmamıştır.
(1)
Kitapta yer verilen akımların birçoğunun toplamından çok daha fazla olacak şekilde toplumu ve tarihi etkilemiş, birçoğundan çok daha fazla tartışılmış, hakkında birçoğundan çok daha fazla literatür bulunan toplumcu gerçekçilik, bu listede yoktur. Toplumcu gerçekçilik kuramı kitabın en sonunda yer alan sözlük bölümünde küçük bir paragraf olarak öyle bir tanımlanmıştır ki başka bir bilgisi olmayan okur bu kuramı üzerinde durulmayacak kadar saçma bir şey olarak görür.
“Edebiyatın estetik bir değerinin olamayacağını” savunan bir edebiyat kuramı nasıl olabilir?
“Sanatın tamamıyla ideolojinin emrine sokan” bir kurama edebiyat kuramı mı denir?
Bu “fantastik” tanımlar içine mesela Pablo Neruda, Maxim Gorki, Nazım Hikmet, Mihail Şolohov, Louis Aragon ya da Orhan Kemal dahil midir (2)?
Wikipedia, “sosyalist gerçekçilik” maddesinin altına bu yazarları yazmıştır. G. Aytaç’ın yukarıdaki tanımı, bu yazarların hangisine uymaktadır?
Toplumcu gerçekçilik “sanatı tamamen ideolojinin emrine sokan” bir akımdır da diğer edebiyat akımlar ı ideoloji içermeyen "glutensiz tarih üstü akımlar" mıdır?
New York’un arka sokaklarında yerel bir sanat eğilimi iken 2. Dünya savaşı sonrası Amerikan istihbaratının desteği ve fonlamasıyla bütün dünyaya yayılan, bizzat para yardımı yapanların açık açık “komünizme karşı özgür dünyanın sanatı” diye tanıttığı soyut ekspresyonizm akımında sanat özgür mü kalmıştır (Bu kitapta da kısmen ele alından bu konu F. S. Saunders’in Parayı Verdi Düdüğü Çaldı” adlı kitabında bütün detaylarıyla anlatılmıştır).
Bu kitaptaki edebiyat tarihi kavrayışı, ”sosyal nanoteknoloji”nin iyi bir örneğidir.
Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 4. Cilt
Taylan Kara
taylankara111@gmail.com
Kaynaklar
1. Prof. Dr. Gürsel Aytaç, Genel Edebiyat Bilimi, Say Yayınları, İstanbul, 2003,
2. https://en.wikipedia.org/wiki/Socialist_realism (Erişim tarihi: 13.12.2021)
İdeolojik olarak konumlandığı mevziyle uyumlu bir tutum. Sınırlı (hatta görmezden gelinebilir) etkiye sahip akımların hiç biri, kapitalizm için tehlike değildir. Bu nedenle de oylumundan çok fazla önem atfedilip geniş geniş incelenmesinde sakınca yoktur. Hatta zihin bulandırmak için (edebiyatla ahmaklaştırma) gereklidir de.
Kendi ideolojisine uygun düşünceye sahip insanı üretebilmek için, sanatın her dalını dilediğince kullanıyorken; toplumcu gerçeklik akımının görmezden gelinmesi (yok sayılması) kısacık değerlendirmede ise ideolojinin hizmetinde olmasının tespiti/eleştirisi ilkesel olarak çelişki gibi gözükse de kendi içerisinde tutarlıdır.
Bu muhterem hanımefendi profesörün iddia ettiği gibi, toplumcu gerçekçi edebiyat akımının,
"...dünyayı olduğu gibi değil olması gerektiği gibi göstermekle yükümlü..." ve "...tamamıyla ideolojinin emrine sokulmasına dayan"dığı tanımını, bir ihtimal olarak kabul edelim. Ama kendisinin yapmış olduğu bu tanımla, nesnel gerçeklik karşısında objektif olması gereken "bilimi" ideolojinin emrine soktuğunu kesindir.
Bir hayli zamandır maruz kaldığımız bu ve benzeri "sosyal nanoteknolojik" bakteri ve virüsler, bütün iletişim mecralarıyla pantemiye dönüşmüş olup, halkı ve hakikati korumak için, eli kalem tutan herkesin, bir aşılama kampanyasına dahil olarak, bir mücadele başlatması, her geçen gün önemini artırmaktadır.