Şeytanın en güzel hilesi sizi kendisinin olmadığına inandırmasıdır. C. Baudelaire (Paris Sıkıntısı) Bir yazı yazılırken her okurun bazı temel kavramları bildiği kabul edilir. Ancak yazılara gelen bazı tepkilerden aslında öyle olmadığı anlaşılır. Bu nedenle zaman zaman birçok okurun bildiği çok temel tanım ve kavramları tekrarlamak gerekir. Bu yazı böyle bir yazıdır. * Zaman zaman şu tür eleştiriler duyarız: “Her şeyde de ideoloji görüyorsunuz.” “Kardeşim her şey mi ideolojik?” “Bir roman nasıl ideolojik olabilir?” “Hadi bazı romanlar ideolojik olabilir de bir cümle nasıl ideolojik olur?” * MUAYENEDEKİ İDEOLOJİ Yaşamdaki en sıradan davranışlarda, en basit metinlerde bile bir yığın ön kabul vardır; siz buna kabaca “ideoloji” diyebilirsiniz. Tam şu an şiddetli bir karın ağrısı şikâyetiyle hastaneye gittiğinizi düşünelim. Hastanede bir cerrah sizi muayene eder, karın ağrınızın nedenini bulmak için çeşitli tahliller yapılır ve görüntüleme yöntemleri uygulanır. Bu sürecin sonunda apandisinizin iltihaplandığı saptanır. Karın ağrınızın geçmesi için ameliyat olmanız ve apandisinizin alınması gerekir. Bir terslik olmazsa “akut apandisit” tanısıyla ameliyat olursunuz ve karın ağrınızın nedeni olan iltihaplı apandisiniz alınır; böylece karın ağrınız geçer. Anlatılan, akut apandisit olan hastaların çok büyük bir kısmının yaşadığı, dünyanın her yerinde her gün binlerce kez yaşanan oldukça sıradan bir süreçtir. Sizi muayene eden doktor hangi ilkeleri otomatik olarak kabul eder? Bir doktor, dünyanın en bağnaz kişisi bile olsa karın ağrısıyla gelen akut apandisitli bir hastayı muayene ederken şu üç ilkeyi kabul etmektedir: Evren düzenlidir. Özneden bağımsız bir nesnel gerçeklik vardır. Nesnel gerçeklik bilinebilir. * Sizi muayene eden doktor evrenin düzenli olduğunu kabul eder çünkü karın ağrısının nedenini bulmak için belirli yöntemler kullanır; muayene ederek ve tetkiklerdeki bazı bulgulardan hareketle bir tanıya ulaşmaya çalışır. Karın ağrısı ile apandis iltihabı arasında bir ilişki kurar ve sonrasında, apandis alındığında hastanın karın ağrısı geçer. Düzenli olmayan bir evrende bütün bunların hiçbir anlamı olmazdı. Bu doktor kendisinden bağımsız bir nesnel gerçekliğin olduğunu en baştan kabul eder. Hastanın karın ağrısı ya da apandisindeki iltihap, bu doktorun kafasında yarattığı bir durum değil, doktorun gözleminden bağımsız bir olgudur. Bu doktor hastayı muayene ederek ve çeşitli tetkikler yaparak karın ağrısının nedeninin bilinebileceğini baştan kabul etmiş olur. Nesnel gerçekliğin bilinebileceğini düşünmeseydi bu hastayı muayene etmenin ya da çeşitli tetkikler yapmanın hiçbir anlamı olmayacaktı. * THALESÇİ DOKTORLAR Bu basit süreçteki sıradan bir uygulama, bu üç temel ilkenin kabulünü gerektirir. Bu ilkelerin temelini Milet’te kurulan İyonya Okulu filozofları atmıştır. Bu okulun kurucusu ve ilk filozofu Thales’tir. Thales ve ardılları bugün bilimi oluşturan temel bir ilkeyi ortaya koymuştur: “Doğadaki olayların nedenini doğa dışı varlıklarda değil, doğanın kendi içinde aramalıyız.” Nedir Thales ve ardıllarını bu derece önemli yapan? O zamana kadar doğa olaylarının nedeni olarak doğaüstü tanrılar gösterilirken Thales, “doğa olaylarını doğa içi süreçlerle açıklamak gerektiğini” söylemiştir. Thales’in öğrencisi Anaksimandros, “yıldırımın Zeus’un kamçısı olmadığını, rüzgâr ve bulut ilişkisinin bir sonucu olduğunu” söyler. Fırtınanın nedeni “Poseidon’un öfkesi”, depremin nedeni “Zeus’un kıskançlığı” değildir artık. Bu fikir, evrenin mitolojik öğelerden arındırılması sürecinin başlangıcıdır. Bu doğaüstünden doğaya geçiş, mitostan logosa sıçrayıştır. “Doğa olaylarının nedenini doğa içi süreçlerde aramak” düşüncesi bilimin temelini oluşturmuş ve insanlık tarihini değiştirmiştir. Bilimle uzaktan yakından ilgilenen her insan bu bakımdan Thales ve ardıllarına borçludur. * Artık hiçbir cerrah akut apandisit olan hastasına şöyle “açıklamalar” yapmamaktadır: “Sen Başak burcusun, Mars’ın olumsuz etkisi nedeniyle karnın ağrıyor.” “İşlediğin günahların cezasını çekiyorsun.” “Karnınız, Mars’ın Oğlak burcunda seyretmesinin olumsuz etkilerine bağlı olarak ağrıyor.” “Size nazar değmiş, karnınız bu nedenle ağrıyor.” “Ra’ya kurban etmeniz gereken insanı kurban etmediniz, ağrınızın nedeni bu.” “Karnınız ağrıyor çünkü Poseidon sizi lanetlemiş.” “Karın ağrınızın nedeni karın tanrısı Abdomenicusu kızdırmış olmanız.” Hangi inançtan olursa olsun, bu tür açıklamalara inanacak bir hasta da yoktur. * Burada bir başka düşünür, sofist filozof Gorgias’tan da söz etmek gerekir. Gorgias şunları söyler: “Hiçbir şey yoktur. Olsa da bilinemez. Bilinse de aktarılamaz.” * Bir an için düşünelim: Yukarıda sözü edilen doktor Thales’in değil de Gorgias’ın izleyicisi olsaydı nasıl davranması gerekirdi? Gorgiasçı bir doktor şöyle demeliydi: “Apandis ya da appandisit diye bir şey yoktur. Olsaydı bile bilemezdik. Bilseydik bile bu bilgiyi başkasına aktaramazdık.” Gorgias’ın yukarıdaki görüşlerini esas alarak tıbbi hiçbir uygulama yapılamaz: Çünkü hiçbir şey (karın ağrısı, apandis, iltihap vs.) yoktur. Olsa da bilemeyiz (apandisit olsa bile bu teşhis edilemez). Bilsek de bunu başkasına aktaramayacağımız için bir şey yapamayız. Kısacası doktorluk mesleğinin en sıradan uygulamaları bile Thalesçilerin ortaya koyduğu ve bilimin temeli olan ilkeye dayanır. İşte bu yüzden dünya üzerinde Gorgiasçı hiçbir doktor yoktur. Bütün doktorlar Thalesçidir. Buna Thales adını hiç duymayanlar da dâhildir. Dünya üzerindeki bütün bilim insanları, maddeyle uğraşan herkes Thalesçidir. * En sıradan gündelik uygulamalarda bile birçok ön kabul vardır. Her pratik uygulama, birçok teorik ön kabul üzerinde yükselir. Romana da bu bakış açısıyla bakabilir miyiz? Her romanın okura verdiği bir dünya tasavvuru, bir ideoloji paketi vardır. Romanda ideoloji meselesini bir kenara bırakıp çok daha radikal bir soru soralım: Bir cümle ne kadar ön kabul ya da ideoloji taşıyabilir? * Örneğin çok basit bir cümleyi ele alalım: “Bu yaprak yeşildir.” “Bu yaprak yeşildir.” cümlesi ideolojik midir? Ne kadar “nötr” ya da “ideolojisiz” denirse densin her cümle bir ideoloji taşır. Bu ideoloji, cümlenin sadece anlamından ibaret değildir. Bu cümlenin söyledikleri ve söylemedikleri vardır; bağlamı ve söyleme şekli vardır. Bir cümle birçok şekilde ele alınabilir. * “Bu yaprak yeşildir”, dediğinizde ne diyorsunuz? Bu cümle nötr bir cümle midir? Bu cümle nasıl bir ideoloji taşıyabilir? Üç sözcükten oluşan bu basit cümleyi söyleyen bir kişi, hangi önermeleri doğrulamaktadır? * “Bu yaprak yeşildir” diyen bir kişi: -Özneden bağımsız, ayrı bir yaprağın varlığını kabul etmektedir. -Yaprağın kişiden bağımsız bir nesnel gerçeklik olduğunu ifade etmektedir. -Türkçede “yaprak” diye ifade edilen bir kavramın bir nesneyle (yaprak) örtüşüklüğünü kabul etmektedir. -Işığın 500 ile 570 nanometre arası dalga boylarına “yeşil” dendiği ortak kabulünü paylaşmaktadır. -Bir nesneyle ilgili bir bilgi ileterek nesnelerle ilgili “bilginin bilinebileceğini ve iletilebileceğini” kabul etmektedir. -Gorgias, “Hiçbir şey yoktur, olsa da bilinemez, bilinse de aktarılamaz” diyordu. Bu cümle bir şeyin olduğunu, bilinebileceğini ve aktarılabileceğini iddia eder. Bu cümle “Gorgias karşıtı” bir cümledir. Bu cümlenin yüklendiği pozitif kabuller daha da uzatılabilir. Bu cümlenin taşıdığı, “yaprağın kırmızı ya da mor olmadığı” gibi “negatif iletileri”ni de eklersek bu liste daha da uzayacaktır. Sadece üç sözcükten oluşan bu basit cümle birçok yargı, tonlarca ön kabul, birçok içerik ve sayısız dışlama taşır. Her cümle bir bakış, bir bağlam, bir ileti içerir. Her değerlendirme, her cümle kuram yüklüdür. Bu basit cümle ideoloji taşırken, binlerce cümleden oluşan ve bir cümleden çok daha kompleks yapıda olan romanın ideoloji taşımaması düşünülemez. Dünyanın en büyük palavrası “ben tarafsızım” cümlesidir. Bir cismin kütlesi ya da sıcaklığı neyse, bir romanın ya da öykünün ideolojisi de odur. “İdeolojisiz roman” denen şey, “sıcaklığı olmayan cisim” demeye eş değerdir. “Ben ideolojik değilim” cümlesi, duyup duyabileceğiniz en ideolojik cümledir. Çünkü kendini ideolojilerin ötesine koymak, ideolojik olmanın en önemli özelliğidir.
Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 2. Cilt
Merhabalar, yazınızı güzel buldum. Belki okumamışsınızdır diye düşünerek, İdeolojilerin Realist Teorisi (İRT) adlı çalışmamı okumanız beni sevindirir. Bağlantı adresi şöyle: https://marksistarastirmalar.blogspot.com/2022/06/ideolojilerin-realist-teorisi.html