top of page

TOPLUM VE ZİHİN ÜRETİMİNDE BİR ANAHTAR: “PARSİYEL AGONİZM”

Kısa Başlıklar

*"Parsiyel Agonizm" kavramıyla toplum ve zihin üretimini daha kolay anlayabiliriz.


*"Parsiyel Agonizm" kavramı nedir?


*Sosyalist blok “antagonist” bir mücadele ile değil “parsiyel agonist” bir mücadele ile yıkılmıştır.


*Bir şey zıddıyla değil (antagonist), benzeriyle (parsiyel agonistiyle) yenilgiye uğratılır;

din din ile, sol sol ile, sosyalizm sosyalizm ile…


*Onlarınki de Marksizmdi, sadece “Leninist değil”lerdi.

*Onlar da sosyalistti, sadece “Marksist olmayan ve özgürlükçü” sosyalistlerdi.

*Onlarınki de sosyalizmdi; sadece “sınıf savaşını reddeden sosyalizm”di.

*Onlar da solculardı; sadece “sosyalist olmayan bir solu” savunuyorlardı.

*Onlar da ilericiydi; sadece solcu değillerdi.

*Onlar da insanların mutluluğunu istiyordu; sadece “ilerici değil”lerdi.


**

Görüşleri klasik İslami çemberin dışında da yankı bulmuş, özgün bir yazar olan Ali Şeriati’nin “Dine Karşı Din” adlı bir kitabı vardır.

Ali Şeriati özetle şöyle der: Tarih boyunca mücadele eden “din ile dinsizlik” değil, “dine karşı din” olmuştur. Bu görüşü genişletirsek şu ilkeye varırız:

Bir görüş kendi zıddıyla değil ancak kendine çok benzer görüşle mücadele eder. Bir ideolojiye en büyük zararı, karşıtı ya da kendi dışındaki bir görüş değil, kendisine benzer, kendi içindeki bir görüş verir.


Bunun doğa bilimlerindeki örneği farmakolojideki “parsiyel agonizm” olgusudur.

Bir dokudaki reseptörde (almaç), reseptöre bağlanan ilaç molekülü etki yapıyorsa o ilaca agonist denir. Reseptöre bağlanan fakat doğrudan bir etki oluşturmayan ilaca antagonist denir.

Bir reseptöre bağlandığında maksimum etkinliğe yol açması 1, hiçbir etkinliğe yol açmaması 0 olarak tanımlanırsa, agonist ilaç 1, antagonist ilaç ise 0’dır. Bazı ilaçların etkinliği ise 0 ile 1 arasındadır. Yani reseptöre bağlandığında etki gösterir ancak yarattığı etki maksimum etki değildir. Bu ilaçları tek başına verdiğinizde reseptörde kısmen etki göstermekle birlikte tam etki gösteren ilaçlarla beraber verilirse antagonist etki yaratır; çünkü “tam etki” yaratacak agonist ilaçların bağlanacağı reseptörleri işgal ederek maksimum etkinin ortaya çıkmasına engel olur. İşte bu tür ilaçlar parsiyel agonist olarak tanımlanır.

*

Bu kavrayışı toplumsal alana uyarlayacak olursak şunu söyleyebiliriz: Değiştirilmesi planlanan görüş ile yerine ikame edecek görüş büyük oranda benzemelidir; aralarındaki fark az ama belirleyici olmalıdır. Fark sadece “o görüşten atılmak istenen” kısımla “yerine konması planlanan” görüşten ibaret olmalı, gerisi tamamen aynı kalmalıdır.

Bir düşünce, “antagonist”i tarafından değil ancak “parsiyel agonist”i tarafından yenilir. Çünkü parsiyel agonizm, esaslı bir antagonizmdir.



Yakın tarihte yaşanan bazı toplumsal olaylara bu çerçevede bakıldığında bu olaylar çok daha kolay kavranacaktır. Dünya ve Türkiye örneğinde “parsiyel agonizm”in birçok toplumsal politik ve felsefik uygulaması olmuştur.


Örneğin soğuk savaş döneminde en vahşi hâlini alan kültür ve ideoloji savaşında “parsiyel agonizm” yöntemi şiddetli bir şekilde kullanılmıştır. Soğuk savaş döneminin kültür savaşlarında sosyalizmi yıpratan şey kapitalizmin kültürü değil daha çok “sosyalizme benzer”, “sosyalizmi andıran”, “sosyalist tarafta olup tam sosyalist olmayan” kültürdü. “Parayı Verdi Düdüğü Çaldı” kitabında adı geçen Encounter gibi dergiler sosyalist blok içinde sosyalistlerin hedef kitlesini etkileyerek ve reel sosyalizmle rekabet ederek etkinliğini göstermiştir. (1)

*

Onlarınki de Marksizmdi, sadece “Leninist değil”lerdi.

Onlar da sosyalistti, sadece “Marksist olmayan ve özgürlükçü” sosyalistlerdi.

Onlarınki de sosyalizmdi; sadece “sınıf savaşını reddeden sosyalizm”di.

Onlar da solculardı; sadece “sosyalist olmayan bir solu” savunuyorlardı.

Onlar da ilericiydi; sadece solcu değillerdi.

Onlar da insanların mutluluğunu istiyordu; sadece “ilerici değil”lerdi.


Sosyalist blok “antagonist” bir mücadele ile değil “parsiyel agonist” bir mücadele ile yıkılmıştır.

Geçmişte bilim, sosyalizmin merkezine aldığı, adını “bilimsel sosyalizm” diye tanımlayacak kadar dikkate aldığı bir kavramdı. Marx, Darwin’in Türlerin Kökeni (1899) kitabı çıktıktan bir yıl sonra kitabı okumuş ve önemini kavramıştır. Engels, döneminin bilimsel gelişmelerini çok yakından takip eder ve kitaplarında bunlardan yararlanırdı.

Bugün ise Avrupa solu bilime çok daha mesafeli, çok daha küçümseyicidir.(2)

Bugün sol düşünce içinde bilimi küçümseyip aşağılayan damar baskın bir damar olmuştur. Postmodern felsefenin tezgâhından geçmiş sol, bilimi küçümseyip aşağılamaktadır.

Sosyalist düşünce dün bilim ve aydınlanmanın getirileri üzerinde yükseliyorken, postmodern felsefe ile aşılanan bugünün solunda önemli bir damar, aydınlanma ve bilimi küçümsemektedir.

Sol içinde sol kitleye hitap eden ancak aydınlanma karşıtı, aklı ve bilimi küçümseyen akım oluşmuştur. Sol düşünce, hayata müdahale eden dönüştürücü etkisinden arındırılmış bir şekilde topluma sunulmaktadır. Kültür ikliminde baskın olan bu damar nedeniyle değiştirici/dönüştürücü düşünceler kitlelerin gözünde görünmez olmaktadır.

Sol düşünce olarak kitlelere sunulan düşüncelerin, 2 birim aktive edici özelliği varsa 10 birim de felç edici özelliği vardır.

Sol düşüncede merkezi bir önemi olan “emek-sermaye karşıtlığı”, “emperyalizm”, “sınıf” gibi kavramlar topluma ulaşmamakta, topluma sol düşünce diye bambaşka bir kavram seti sunulmaktadır.

Kültür iklimi içerisinde sol diye tanımlanan düşüncenin içeriği, toplumu devrimsizleştirmeye yaramaktadır. Sola açık kitlelere hitap eden düşünce, solsuzlaştırılmıştır. Sol düşüncenin reseptörleri “parsiyel agonist” düşünceler tarafından işgal edilmiştir.

Bir şey zıddıyla değil (antagonist), benzeriyle (parsiyel agonistiyle) yenilgiye uğratılır; din din ile, sol sol ile, sosyalizm sosyalizm ile…

Dine karşı din, sola karşı sol, sosyalizme karşı sosyalizm…


(Edebiyatla Ahmaklaştırma Felsefeyle Çökertme 3. Cilt)



Kaynaklar

1. https://www.cannify.us/education/cannabis-and-the-body/cannabinoid-clinical-pharmacology/pharmacodynamics/ligand-binding-to-receptors/ (Erişim Tarihi: 20.10.2020)

2. Ömer Demir, Bilim Felsefesi, Sentez Yayıncılık, 2013, S. 188

448 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page